Peygamber sevgidir
Nice sevgiler vardır ya sevene ya da çevredekilere zarar verebilir. İnsan öyle bir sevgiye muhtaçtır ki o sevgiyi muhafaza için sevmeyi; ama herkesi memnun edecek sevgiyi aramalı ve öğrenmelidir.
İnsan ilişkilerinde değişik sebeplerle birçok kişiyi sevebilir. Belki bu sevgiler bazen biter, bazen de azalabilir. Öyle birini sevmeli ki sevgilerin yumağı veya sevginin güneşi olsun. Sevgi bağı kurulamadı mı tohumla toprak ürün vermez. Sevgi öyle olmalı ki cezaların özünde de sevgiyi barındırmalı. Sevgi soğuk havada bile ısısını ve tazeliğini ispat etmeli. Karların içinde büyüyen “kardelen”in hayat sevgisi, zor zamanda sevmeye en güzel örnektir.
Dinimiz sevgidir, imanımız sevgidir, korkumuz sevgidir. Kısacası her şeyimiz sevgi olmalıdır. Her kapı kapanır; ama sevgi kapısı kapanmaz. Çünkü “Allah onları sever, onlar Allah’ı sever.” ayeti makbul ümmeti tarif eder. Her şey sevgiye göre ayarlanır. Sevilmesi gerekmeyenleri sevmek sevgiyi yitirmektir.
Sevgi kıskandırır, sevgi umutlandırır. Sevgi yaşatır, bazen güldürür, bazen ağlatır.
Allah sevgiye davet ediyor. En önemlisi sevginin ispatını istiyor ve yolunu da gösteriyor. “Eğer Allah’ı seviyorsanız.” diyor. Elçim Muhammed’e (sas) tabi olun.
Sevgi ve tebaiyyet. Biri kalpte diğeri amelde. Sevginin hakikati tabi olmanın sırrında gizlidir. Kimlerdir nebiye tabi olanlar?
Allah Yusuf Sûresi 108. ayetinde: “De ki: Budur benim yolum. Ben basiretle Allah’a çağırıyorum. Ben ve bana tabi olanlar da aynı çağrıyı yapıyoruz.”
Sevenler, din derdi olanlar, davet, beyan, irşad, tebliğ aşkıyla yanıp tutuşanlardır. Sevmeyenler oturup yan yatanlar, çalışmayanlar, ağlamayan, terlemeyenlerdir. Umutsuz ve ümitleri tükenmiş, kişiliksiz kişilerdir.
Sevgi, dikenler arasında gülü beklemek ve müjdelemektir. Nebi (sas); “Müşriklerin soyundan bir olan Allah’a iman edecek nesli bekliyorum.” müjdesiyle, taşlanır ve horlanırken umutları yenilemektedir.
Sevgi peygamberdir, sevgi O’nunla sevmek ve onu sevgi muallimi bilmektir.
O’nu sevmeyenler ölsün değil, onu sevmeyenler O’nu öğrensin derdiyle dertlenmektir.
O (sas), “Bizi öyle severdi ki” korkardı bize ibadetlerin (teravih) farz olmasından. O bizi çok severdi ki hac her sene mi diyene “evet deseydim” her yıl farz olurdu diyerek zorluktan korurdu bizi.
O, önce müjdeciydi. Müjde, seven tarafından sevilene yapılır. Korku ve endişeleri de hep sevgi merkezliydi.
O Allah’ın en çok sevdiğiydi ve Allah’ı en çok sevendi. Biz kavrayamayız O’nun sevgisini. O her namazda “Esselamü aleyke eyyühennebiy” diyerek selamladığımız her ezanda adını tekrarladığımız Efendimiz’dir. Her gün O’nun sevgisiyle başlamalı. Her ezan O’nun sevgisiyle “ezan duasıyla bitmeli”. İşlerimiz O’nun sevgisiyle nurlanmalı. O’nu seven neyi sevmez ki! Nice kendi değerini anlar ve artırır. Sonra insanları sever, zira O (sas) şu talimatı verir:
“İman etmedikçe Cennet’e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.”
Selam, sevgi sarayının anahtarıdır. Selam, sevginin tohumudur. Selam, sevginin aydınlık yüzüdür. Selam, cennetin ilk adımıdır. Selam sevginin parolasıdır.
Selam olsun sevene, sevmeyi bilene, sevilene sevgiyi üretene.
Selam önce Nebi’ye, selam bize ve Allah’ın salih kullarına olsun.
O (sas), “Bizi öyle severdi ki” korkardı bize ibadetlerin (teravih) farz olmasından. O bizi çok severdi ki hac her sene mi diyene “evet deseydim” her yıl farz olurdu diyerek zorluktan korurdu bizi.
01.05.2004 MUSTAFA AYDIN / Adapazarı Sezginler Camii imamı Ailem Dergisi