Bismillehirrahmenirrahim
[ Ye eyyühellezine emenüc tenibu kesiram minezzan. İnne bazazzanni ismün vele tecessesü… İle ehiril eyeh. ]
Sadakallahül azim.
AYIPLARI ÖRTMEK
Muhterem Müminler!
Cenabı Hak’a sonsuz hamdü senalar olsun. Salat ve selam Peygamberimiz(sas)’e, al ve ashabının üzerine olsun. Allahu Teala günahlarımızı affeylesin. Kusurlarımızı mağfiret eylesin. Rabbim her iki cihanda bizleri aziz eylesin. Mutlu olanlardan, mutlu kıldıklarından eylesin. Ahirete intikal eylemiş bulunan annemize, babamıza, akrabalarımıza, tüm sevdiklerimize rahmet eylesin. Onların kabirlerini Kuranın nuruyla pür nur, makamlarını cennet eylesin.
Muhterem Müminler!
Bizler, insan olarak fıtraten yanlışa düşmeye elverişli olarak yaratılmışız. Yanlış yaparız, günah işleriz, hata ederiz. Allah da bizlerin yanlışlarını affedeceğini bildirmiştir.
Kuran-ı Kerimde bu konuyla ilgili ayetler çok fazladır. Peygamber Efendimizin hadislerinde de çok müjdeler vardır. İnsan ayıp eder, günah işler ama bu günaha pişman olması gerekir. Yapmış olduğu işi bir marifetmiş gibi kabul etmemesi gerekir.
İnsan, yapmış olduğu işin hata olduğunu, aslında kendine yakışmadığını, Allaha bu şekilde kulluk edilmesinin doğru olmadığını düşünürse Allah da onu affeder hatta günahlarını kapatır. Kullarına da bildirmez yani.
Çünkü Allah settarul uyuptur. Ne demek? Ayıpları örtendir Allah demek. Örter insanın ayıbını. Görmemezlikten gelir. Üzerine sünger çeker. İnsanları arkadaşları, eşine, dostuna karşı rezil etmez. Mahcup etmez.
Eğer insan kendisini rezil etmezse, yapmış olduğu ayıbı reklam etmezse, açıktan açığa yapmazsa, göğsünü kabarta kabarta günah işlemezse Allah o insanı rezil etmez. İşte bugünkü sohbetimiz bu konu üzerinde olacaktır.
İnsan bir günah işler ama günah işlediğine pişman olması gerekiyor ve Allaha tevbe etmesi gerekiyor. Bir Müslüman diğer bir kardeşinin günah işlediğini görürse onu da insanlara reklam etmemesi gerekiyor. Ayıbını örtmesi gerekiyor. Görmemezlikten gelmeye çalışması gerekiyor. İşte bu konular üzerinde duracağız.
Evvela kişi kendisine baksın. Herkes kendisini çok iyi bilir değil mi? Ben seni bilemem, sen de beni bilemezsin ama ben kendimi çok iyi bilirim. Ne yanlışlar içinde olduğumu, ne yüz kızartıcı tavırlar içerisinde olduğumu bilirim ben. Ne hatalar işlediğimi bilirim. Allaha karşı ne büyük ayıplar yaptığımı bilirim. Bazen bunu gizli kapaklı evimde, bazen beni tanımayacak olan bir çevrede yaparım.
Şeytanın dürtüsü vardır. Vesvesesi vardır. İnsanın nefsi, insanı kendisine bırakmaz ki… Daima kötülüğü teşvik eder. İnsanlardan uzak, tanınmayacak yerde gider, yanlışlar ve hatalar yapabilirim. Ama ondan sonra şuna bakalım. İçimizdeki vicdanın sesini bir dinleyelim.
O hatayı yaparken ya da yaptıktan sonra bu yapmış olduğumuz işle övünüyor muyuz? Şöyle yaptım, böyle vurdum, kırdım, böyle dolandırdım diye övünerek insanlara anlatıyor muyuz yoksa yine bir ayıp ettik be… Yine Allaha karşı bir günah işledik be… Bize de yakışmaz böyle bir hareket ama şeytana uyduk yaptık. Ya Rabbi! Ne olur affet diye vicdanımızda bir sıkıntı mı duyuyoruz?
Eğer yapmış olduğumuz işten dolayı vicdan muhasebesi yapıp sıkıntıya düşüyorsak güzel. Allah, o ayıbımızı örtüverir. Onu bizim yüzümüze vurmaz. O hareketimizle bizi etrafımıza rezil etmez. Mahçup etmez. Ahirette de o günahımızı icabında hiç gündeme getirmez. O günah, Allahla kulun arasında kalır. Kul vicdan azabı çektiği için, yaptığı hareketin doğru olmadığı kanaatinde olduğu için Allah affeder.
Eğer öyle değilde hem yanlış yapıyoruz, hem günah işliyoruz, hem de Allaha karşı bir başkaldırıda bulunuyoruz haşa, hem de bunu etrafımıza ballandıra ballandıra anlatıyoruz. Böyle yaparsa ne olacak?
Hadisi şerifte Peygamberimiz buyuruyor ki ümmetimin tamamı affedilmiştir, diyor Peygamber Efendimiz. Ancak affetmeyeceği kişiler de vardır. Onlarda günahını açıktan açığa yapanlar, açıktan açığa isyan edenler, bunları Allah affetmeyecektir.
Nasıl olur? Bu açıktan açığa günah işleyenlerden birisi geceleyin bir günah işler, sonra sabah olur ve Allah da o ayıbını örtmüştür. Gece yapmış olduğumuz günahı Allah örtmüş. Allahla bizim aramızda kalmış ve Allah örtmüş onu.
Fakat insan olarak durmayız değil mi? Başlarız etrafımızdaki insanlara yapmış olduğumuz, yemiş olduğumuz naneyi anlatmaya. Hem de övüne övüne anlatmaya başlarız. Dün gece ben şöyle yaptım. Burayı bastım, şunu dövdüm. Şu kadar kafayı çektim, gibi böyle büyük bir marifetmiş gibi yapmış olduğumuz günahları reklam etmeye başlarız.
Yani kendimize şahit toplamaya başlarız. Ben dün böyle bir nane yedim ha… Duyun, haberiniz olsun. Hani olur ya… Allah beni affeder falan… Sizde şahit olun da benim affedilme imkanım varsa o da tamamen ortadan kalksın. Görüyor musunuz akılsız insanın hareketini. Allah halbuki onu örtmüştü.
Hadis devam ediyor. Allahın, gece örtmüş olduğu günahını sen açığa vurdun. O zaman ne olacak? Şahit tuttuğumuz o insanlar ahirette diyecekler ki ya Rabbi! Ben bunu biliyordum. Bu ne yanlış yollardaydı. Bu ne yaramaz bir kuldu. Bunun namı etrafa yayılmıştı, diyecek. Allahın da bizi affetme imkanı ortadan kalkacaktır.
Bu hataya düşüyor muyuz? Maalesef zaman zaman düşüyoruz. İnsanın geçmiş bir dönemi vardır. Geçmişi hatalarla doludur. Yanlışlar yapmıştır. Ondan sonra Allah hidayet etmiş, Allaha tevbe-istiğfarda bulunmuş ve eski hareket-tavırlarını tamamen bırakmış olabilir.
Namaz kılmıyorsa namaza başlamış, sabaha kadar meyhaneden çıkmıyorsa artık meyhanenin kapısının önünden geçmemeye karar vermiş . O ana kadar yapmış olduğu yanlışları tamamen bırakmış ve Allahtan af dilemiştir.
Buraya kadar güzel. Fakat dili de durmaz. Her fırsatta o geçmiş dönemde yapmış olduğu hataları övünerek anlatır insanlara.
Beni gençliğimde görecektin. Neler yapardım, neler ederdim diye açar konuyu insanlara anlatır. Amaç nedir yani? İnsan günahından övünebilir mi? İnsan yapmış olduğu hatayla övünür mü?
Bir hatalı hareket yapsanız işyerinizde, evinizde o hatalı hareketin ortaya çıkmaması için elinizden geleni yaparsınız. Allaha karşı yapmış olduğunu hataların ve günahların reklamını niye yapıyorsun? Halbuki Allah settarul uyub ayıpları örter Allah. Ve örteceğini de beyan etmiştir.
Hani halk tabiriyle söyleyelim niye kendi kendine kaşınıyorsun? Aman dikkat edelim. Allah, bizi affetmeye hazır. Biz de o affa mazhar olmaya çalışalım. O affa aday olmaya gayret edelim.
Müslüman kardeşlerimizden, arkadaşlarımızdan, eşimizden, dostumuzdan zaman zaman nefsine uyan, zaman zaman şeytana uyarak yanlışa düşen insanlar olabilir. Biz de şu gözlerimizle onları görebilir, şu kulaklarımızla onların yapmış olduğu hatayı duyabiliriz.
İslamın bize yüklemiş olduğu bir görev var. Hataları örteceksin. Görmemezlikten geleceksin. İnsanların yüzlerine vurmayacaksın. İnsanların hatalarını etrafta anlatmayacaksın. Reklam etmeyeceksin. Bu İslamın bize yüklemiş olduğu görev.
Allah, Kuran-ı Kerimde buyuruyor ki esteizü billeh ye eyyühellezine emenü: Ey iman edenler, ictenibu kesiram minezzann: zannın çoğundan uzak durun, sakının diyor.
Zannetmek var ya! Zannediyorum şöyle, zannediyorum böyle deriz. Kesin bilgi olmadığı halde tahminde bulunuruz insanlar hakkında. Zannederim o adam işe yaramaz. Zannederim o adam yanlış yolda deriz ya! Allah bundan uzak durmamızı emrediyor.
İnne baz’azzanni ismün: çünkü zannetmeni bazısı günahtır. İftiraya girer. Biliyor musun kesin öyle olduğunu? Bilmiyorum ama tipi hoşuma gitmiyor. Hareketleri hoşuma gitmiyor, diyerek adamın hareketlerinden, tavırlarından, yürüyüşünden böyle onu suçlayıcı bir şeyler ortaya koyarsın. İşte bu günahtır.
Ve Allah bizi başka bir şeyden daha menediyor. Vele tecessesü: casusluk da yapmayın, buyuruyor Allah. Müslüman kardeşinin hayatını deşifre etme.
Casusluk yapma. Nereden geliyor, nereye gidiyor? Evinde ne yapıyor diye kulağını duvara dayayıp dinleme. Eğer günün birinde perdesi açık kalmışsa, unutulmuşsa, camdan durup onun evinin içini seyretme.
Veya onun ailesinden, çocuklarından birisini kenara çekerek evde neler yapıyor, annesi ne iş yapıyor, babası ne iş yapıyor, birbirleriyle kavga ediyorlar mı? Bunun gibi şeyleri sorup insanların özel hayatlarını araştırma. Araştırırsan ne faydası olacak sana?
Farzet ki komşun hakkında çok yanlış hareketler içinde olduğunu günün birinde öğrendin. Ne faydası olacak bu bilginin sana?
Diyelim ki sen onu çok iyi bir komşu olarak tanıyordun ama yanlış bir hareketi var. Nefsine uyuyor yapıyor. Bunu öğrendikten sonra bunun sana ne faydası olacak? Eğer bunu öğrendikten sonra bu bilgiyi derhal unutmazsan, üçüncü şahıslara anlatırsan insanın ayıbını deşifre etmiş oluyorsun.
Peygamber Efendimiz, şöyle buyuruyor. Bir kul bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse gördün ki yanlış yapıyor, hata ediyor Allah kıyamet gününde o kulun ayıbını örter, buyuruyor.
Örtülecek ne kadar ayıbımız var değil mi? Ortaya çıkmasından korktuğumuz, eyvah bizi sevenler duyarsa rezil oluruz, mahçup oluruz, dediğimiz ne ayıplarımız var değil mi?
Herkes kendini bilir. Dolayısıyla bu tip ayıplarımız da örtülmeye muhtaçtır. Allahın bizim bu tür ayıplarımızı, günahlarımızı örtmesini istiyor muyuz? Bizi halka rezil etmesini ister miyiz Allahın? İsytemeyiz değil mi?
Yanlış yapmışız, hata etmişiz, nefsimize uymuşuz. Ama yapmış olduğumuz hatanın doğru olmadığına, ne bize, ne toplumumuza yakışmadığının farkındayız.
Elimizde ne var, ne yok hepsini de feda etmeye hazırız bazı ayıplarımızın ortaya çıkmaması karşılığında. Allah, bu işe vekil. Ben diyor. Bu tip insanların ayıplarını örteceğim. Kimsenin ruhu bile duymayacak. Yalnız senin bu dünyada Müslüman kardeşine olan tavrına bakacak. Sen böyle insanların ayıplarını araştırıyorsun, öğreniyorsun, ondan sonra gidip onları bir başkasına reklam ediyorsun.
Ya şu var ya! Siz onu iyi insan biliyorsunuz ama bir de gelin onu bana sorun, diye insanlara anlatıyorsun. O insanı milletin gözünde küçük düşürüyorsun. Kötü yönlerini, çirkin yönlerini reklam ediyorsun. Sonra da Allahın senin ayıplarını örtmesini bekliyorsun değil mi? Allah örtmez.
Peygamber Efendimiz, bir gün minbere çıkıyor. Ve sesini de yükselterek şöyle nida ediyor, ey diliyle Müslüman olduğunu söyleyen ama kalbiyle İslamı kabul etmeyenler, ey münafıklar yani. Müslüman olduğunu söylüyor ama İslamın gereğini kalbi kabul etmiyor.
Şüphe içinde olan insanlar. Müslümanlara eziyet etmeyin. Bunu nerede söylüyor? Kendi mescidinde söylüyor. Kim var mescitte? Sahabeler var arada da Peygamberimizin bildiği birkaç tane münafık var.
Ama nida bütün oradaki insanlara. Onları da kınamayın, yani yapmış olduğu hatalardan dolayı kınamayın onları. Kınamak da çok büyük bir hastalıktır.
Başka bir hadisi şeriften biliyorum. Bir Müslüman kardeşini kınayan insan, o ayıbı kendi başına gelmeden Allah onun canını almaz, diyor. Neyle kınıyorsun? Yalancılıkla kınıyorsun. Allah muhafaza sen de yalancı bir insan olmadan Allah canını almaz. Bunun gibi ayıpları çoğaltabiliriz.
Onun için Müslüman kardeşini ayıplama. Eğer iyiliğini istiyorsan onun hakkında Allaha tevbe istiğfarda bulun. Ya Rabbi! Bu kardeşim iyi insandır. Fakat nefsine uymuştur, hata etmiştir. Onu affet ya Rabbi, diye tevbe istiğfarda bulun. İnsanın adam gibi insan olması işte böyle olur.
Ve devam ediyor Peygamberimiz, onların gizli olan kusurlarını da araştırmayın, diyor. Hadisin bundan sonraki hali çok enteresan. Kim Müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsa, gözlem yaparsa, casusluk yaparsa, gizli kameralar koyarsa, bunları öğrenmek için gayret ederse Allah da o insanın ayıplarını araştırır, ortaya döker, diyor.
Allah bizim ayıplarımızı ortaya dökerse yandık. Çünkü hiçbir şeyi Allahtan gizlemek mümkün değil. O komşun, o arkadaşın bir şeyleri senden gizleyebilir. Ama Allahın gözünden kaçacak hiçbir hareket, tavır yoktur. Aman böyle bir şeye girişmeyelim.
Devam ediyor hadis, Allah, kimin ayıplarını ortaya dökmeye karar verirse, o kişiyi rüsvay eder. Evinin içinde dahi olsa, kimse görmedi diye gizli kapaklı yapmış dahi olsa onları dahi ortaya çıkarır, seni rezil eder. Sen eğer Müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsan ve bunun reklamını yaparsan insanlara Allah da senin ayıplarını teker teker ortaya döker. Allah muhafaza buyursun.
Onun için böyle bir davranışa heralde kimsenin cesareti olmaması gerekiyor. Herkes kendini biliyor çünkü. Büyük zatlardan birisi şöyle diyor, bir Müslüman kardeşin, günün birinde meyhaneye girdiğini görseniz, gözünüzü avuşturun, heralde ben yanlış gördüm. Dönsün, gitsin, diyor.
Biz ne yaparız böyle bir şey olursa? Şimdi yakalandın, deriz. Elimize büyük bir koz geçmiş gibi etrafında onu seven, ona değer veren insanlara o insanın reklamını yapmaya başlarız. Siz bunu böyle biliyorsunuz ama siz benim bildiklerimi bilseniz, diye başlarız anlatmaya. Allah muhafaza.
Bir hadis daha okuyacağım. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki kim bir ayıp görürse ve o ayıbı örterse kimseye söylemezse, gördüğünü de unutmaya gayret ederse sanki diri diri toprağa gömülmüş olan bir kız çocuğunu ölmeden topraktan çıkarmış, kurtarmış gibidir. Bir hayat kurtarmış gibidir demek yani. Bir insanın ayıbını ortalığa dökmeyen, onu örtmeye çalışan insan.
Niye İslam dini bize bu vazifeyi yüklemiş? Ayıpların örtülmesi vazifesini yüklemiş. Kimin ayıbını örtecek Müslüman? Bir günah işliyor ama vicdan azabı duyuyor. Gizli-kapaklı yapıyor, nefsine uymuş, sonra o yaptığını kendine de yakıştırmıyor. Bu tip insanların ayıbını örtecek.
Açıktan açığa günah işleyenler var. Pervasızca işleyenler, kimseden de korkmadığını iddia edenler var ya o tip insanların ayıplarını değil.
Peki İslam, niye böyle bir vazife yüklemiş bize? Niye başkalarının ayıplarını örtüyoruz? Bize ne? Şunun için böyle bir vazife yüklemiş bize. Şimdi o hata etmiş, sonradan da pişman olmuş insanın o günahını etrafta anlatmaya kalksak ne olur? O insanda ters tepki yapar mı? Kesinlikle ters tepki yapar.
Der ki biz böyle bir hata yaptık ama alem duydu bunu der. Ondan sonra işin tersine gidebilir mi? Hepten o insanı kaybetme imkanı var mıdır?
Yani günün birinde bir yanlış yapmış ama sonra bakıyor ki sağır sultan duymuş bunu. Reklamı yapılmış mahallede sevdikleri arasında. Artık o perde kalkar. O insan da Allah muhafaza tamamen yoldan çıkma sıkıntısıyla karşı karşıya gelebilir.
Bakın Peygamberimiz zamanında bir zat geliyor, diyor ki ya Rasulullah! Ben içki içtim. Bana ceza uygula. İçki içmenin İslam hukukunda cezası vardır. Ceza uygulanırken sahabelerden birisi öne çıkıyor ve tüüüüh, rezil adam. Allah seni rezil etsin, diye beddua ediyor.
Peygamberimiz bunu duyunca diyor ki böyle demeyin. Bakın suçunu itiraf etti. Bir daha yapmamaya söz verdi. Cezası ahirete kalmasın diye cezasını burada çekmek istedi. Eğer siz bu insanın üzerine giderseniz, yüzüne vurursanız şeytana yardımcı olursunuz.
Şeytan gelecek diyecek ki ya sen bu arkadaşlarını görmüyor musun? Seni iki dakikada dışladılar bu hareketinden dolayı. İnsanlar arasında yerin yok senin, diyecek, şeytan onu kandıracak, Allah muhafaza kötü bir yola da, İslamdan uzak bir hayata da düşebilir. Onun için de bu görevi yüklemiştir bize İslam.
Ayıplarınızın örtülmesini, ayıplarımızın unutulmasını istiyor musunuz? Allah ayıplarımızı tamamen silsin, unutsun, sevdiklerimize bizi rezil etmesin istiyor musunuz?
İstiyorsak bizde Müslüman kardeşlerimizin ayıplarını görmemezlikten geleceğiz. Gördüklerimizi de unutacağız. Kimseye bir kelam etmeyeceğiz.
Gerek ibadetlerimizi, gerekse kulluğumuzla ilgili diğer görevlerimizi bir bilinç halinde yerine getirebilmeyi niçin yaptığımızı, neden yaptığımızı, daha yakından bilebilmeyi cümlemize nasip eylesin.
Allah kulluğumuzu yerine getirme hususunda yardımcımız olsun.
Hayatı güzelleştirme, kolay kılma hususunda yardımcımız olsun.
Allah hayır muratlarımızda yardımcımız olsun.
Rabbim yardımını üzerimizden esirgemesin inşallah.
Rabbim hesabımızı kolay eylesin.
Ve bizi şu dünyada da ahiret aleminde de rahmetiyle kuşatsın.