İnsan Allah’ın muhteşem eseridir. Onu en güzel kıvamda yaratmıştır.(Tin 4) İnsanı mükerrem (şanlı-şerefli / İsra 70) bir varlık kılmıştır. İnsanı muhatap almış, peygamber - kitap göndermiştir. Bunlar Rabbimizin insana ikramlarıdır.
Rabbimiz Adem’i yarattı ve ona esmayı öğretti, onu eşyanın bilgisiyle donattı. (Bakara 2/31) Bu manada ilk insan “cahil” yaratılmadı. Bilgi ile donatıldı. Meleklerin Adem’e secde (Bakara2/34, Kehf 18/50) olayındaki incelik de aslında bu bilgiye ve bilgi ile donatılan insana saygıdır.
İnsanın yaratılışındaki ihtişama bakar mısınız? Parmak izlerimiz kodlanmıştır ve bize mahsustur. Dünyada başka bir örneği yoktur. Avuç içimiz, göz retinamız, yüz hatlarımız, beynimiz özeldir. Kopyalanamaz. Her gün dünyada 380 bin çocuk dünyaya geliyor ve bunların hiçbirinin yüz hatları aynı değildir. Yeryüzünde yaşayan 7 milyar insan özeldir.
DNA başlı başına Rabbimizin mucizesidir. DNA aslında asittir. (Deoksiribo Nükleik Asit) Asitler akıllı bilgili varlıklar değildir. DNA aslında hücrelerde bulunan asitlerin kodlanmasıdır. Hücrelerdeki bu kodlama, bu diziliş her insanda % 99.9 aynıdır. Sadece % 0.1 farklıdır. İşte bu kadarcık fark ile 7 milyar insan biri birine benzemez. Bu fark sebebiyle her insanın yüzü farklıdır. Parmak izi farklıdır. İşte DNA’daki bu muhteşemlik sebebiyle genetik bilimci Prof. Dr. Francis COLLINS “DNA’da Tanrıyı Gördüm” demiştir. Darwin(1809-1882) “evrim teorisini” ortaya attığında DNA bilinmiyordu. Bilinseydi muhtemelen evrim teorisinden de bahsetmezdi. DNA’nın keşfi ta 1953’tedir. Bugün artık bilim DNA’ların kodlandığını ve bir türün başka bir türe dönüşemeyeceğini ispatlamıştır. Yani insanın evrimleşmiş maymun olduğuna kimse itibar etmiyor. İnsan insandır. İnsanın atası da Hz. Adem’dir.
Şimdi soru şu. Bu kadar nimetleri yaratan ve bizim hizmetimize sunan yüce Yaratıcı bizden ne istiyor? Öyle ya, deistlerin zannettiği gibi yaratıp “kafanıza göre takılın” dememiştir herhalde. İnsan kendisini muhteşem yaratan ve bunca nimetleri veren Rabbinin kendisini başı boş bırakmayacağını bilmelidir. Nitekim cennete gitmenin ve cehennemden korunmanın formüllerini gösteren Kur’an şöyle der: “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder” (Kıyame 36)
İnsan kendi yaratılışına bir bakmalı önce (Târık 86/5-7) Kendini bilen Rabbini bilir. İnsan kendine bakarsa zaten kendine gelir, fabrika ayarlarına döner. Sonra insan kâinata bir bakar (Mülk 67/3-4) ve bu muhteşemliğin kendiliğinden olamayacağını, bir sahibi olduğunu, bir yaratıcısı olduğunu idrak eder. Unutmayalım Allah kainatta hiçbir şeyi boş yere yaratmadı. (Sad 38/27)
Biricik yaratılan ve yaratıcısı tarafından muhatap alınarak Peygamber ve kitap verilen insanoğluna düşen vazife yaratıcısına TEŞEKÜR ve KULLUK. Bizden bu isteniyor. Zaten yaratılış maksadımız da kulluktur. (Zâriyât 56) Hem de sürekli bir kulluk, ölünceye kadar kulluk. (Hicr 15/99)
Bilinmelidir ki dünya geçici ahiret kalıcıdır. (A’la 16-17) Kalıcı olana yatırım yapmak en akıllıca davranıştır. Tabi şeytan ve nefis devamlı “dünya” dedirttiriyor. Aldanmamak lazım.”Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın şeytan sizi Allah hakkında aldatmasın" (Fatır 35/5)
Dünya kötü mü? Hayır. Kötü olan “âhiretsiz bir dünya” yaşamaktır. Yani “dünya değil dünyevileşmek” kötüdür. Niye kötü diyoruz? Sonuç bakımından kötü olacak da ondan. Biz inanıyoruz ki hayat bu dünyadan ibaret değil. Asıl hayat ahiret hayatıdır. (Ankebut 64) Tüm yatırımlar o asıl hayat için olmalıdır.
Bakınız iki senedir dünyayı kasıp kavuran covid-19 salgını ile boğuşuyoruz. Şimdi de Rusya-Ukrayna savaşı çıktı. Dünya artık global bir köy. İster istemez birçok yönden etkileniyorsunuz. Ülkeler özellikle iktisadi bakımdan birbirlerine bağlılar, bağımlılar. Bu süreçte ülkemizde de ibretlik şeyler yaşandı, yaşanıyor. Hepimiz şahit oluyoruz. Ahlakını, onurunu kaybedenler insanlara neler yaşatıyor gördünüz değil mi? Sırf daha fazla kazanmak ve ülkede kaos çıkarmak uğruna malları depolara stoklayıp müşteriye “yok- kalmadı” diyen ahlak fukarası insanlara şahit oluyoruz. Bu insanlar da Müslüman öyle değil mi?
Diğer taraftan insanımızın dedikoduya, yalan habere karşı dikkatli olmadığını da görüyoruz. O birileri bunu bildikleri için bilerek yalan haber üretip piyasayı alt-üst etmeye çalışıyorlar. Vatandaş da maalesef bu tuzağa düşüyor. Hiç gerek yokken market raflarına saldırıyor. Bu noktada şunu söyleyebiliriz. İnsanımız açlıktan değil de açlık korkusundan ve aç gözlülükten ölecek! Tabi burada insanın Allah’a tevekkül ve güven sıkıntısı da var.
Bütün bunlar neden yaşanıyor? İnsanın hırslarından. Aç gözlülüğünden. İnsanın ahiret inancı noktasında sıkıntıları olmasından. Âhirete inanan, bir gün ilahi mahkemede bu dünyanın hesabını vereceğine inanan bir kimse bu derece ahlaksızlık yapabilir mi? Müşteriyi kandırabilir mi? Mala hile katabilir mi? Harama el uzatabilir mi? Asla yapamaz. Tabi insaflı helal-haram dikkat eden esnaflarımız da yok değil. Bir tanesi marketinin rafına şöyle yazmış mesela: “Bir tane al, komşuna da kalsın”. İşte islâm ahlakı bu. Biz bu kıvamda olmak zorundayız.15.03.2022
Comments